2023 Mayıs, Oksijen

Geçen haftaki yazımda “garaj”dan degil “portman-to’dan çıkıp da bugünlere geldiğimi aktarmıştım. Bugün, bu başlangıcı anlatacağım.
Yaklaşık 70 yıl önce Tahtakale’de tezgahtarlıkla başladığım iş hayatına ticaretle devam ediyordum. Artık para kazanıyordum ama en önemlisi piyasada güvenilen biri olmuştum. Yine de bir atılım yapmam gerekiyordu. Bu haliyle, iş yeri adresi bile oturduğu ev olan biriydim. Müteşebbis bile denemeyecek, ticaret heveslisi bir adam…
O zamanlar şimdiki gibi “uzaktan çalışma”, “freelance” gibi tanımlar yok. İş yeri sahibi insanın, küçük de olsa bir yazıhanesi, en az bir masası bir kasası olması şart. Aradığım yazıhaneyi Tahtakale’de, Prevuayans Han’da buldum. Han güzel, merkezi ama benim normal bir yer tutacak param yok. Hanın girişinde çok küçük bir odacık var, portmanto olarak kullanılıyor. Han sakinleri ve misafirler, içeri girerken paltolarını oraya asıyor.
Ne yapıp edip hanın sahibini ikna ettim. Eşya konan birkaç dolap vardı, onları kaldırdım. Bir masa, iki de sandalye buldum koydum. Masanın önüne bir cam kestirdim. Gittim bir tabelanın üzerine koca koca harflerle “Kemal Gülman Müessesesi” yazdırdım. Onu da camin arkasına koydum. Babamı ikna ettim, “Yeter ki sen burada otur, geleni gideni karşıla, dükkân bos kalmasın” dedim. Babam böylece Son Posta Gazetesi’ndeki görevinden ayrıldı. Ama “Sen büyük risk aldın evladım” diye söylenmekten de geri kalmadı.
Kapısı bile olmayan ilk yazıhaneme her sabah hevesle gittim. O kadar heyecanlıydım ki, hani bir tabeladan bahsettim ya, neredeyse o levhayı göğsüme takıp dolaşmak istiyordum!
İşlerimizi devralan oğlum Polat’ı, liseyi yatılı okuyacağı İsviçre’ye yolcu ederken, sene 1994. Polat şimdi başarılı bir iş insanı olarak ailemizi gururlandıran işlere imza atıyor.
“Gayret kısmete gebedir”, buna çok inanıyordum. İnancımın boşa çıkmadığını çalıştıkça gördüm, gördükçe de çalışmaya olan gayretim arttı. Aynı heyecanı bugün “garajdan” çıkan şirketler diyebileceğimiz start-up’larda görüyorum. Bu firmaların gayretlerinin sonuca ulaştığını, değer yaratıp dünyamızı değiştirdigini gördükçe de mutlu oluyorum. Dünya da, para da bu istikamete gidiyor. O nedenle, ben de girişim sermayesi işine çok ilgi duyuyorum. İster inanın ister inanmayın; aklım fikrim simdi yeni teknolojilerde, yeni trendlerde. Sabah önce tek- noloji haberlerini okuyorum, internette dolaşıyorum. Gözüm hep “yeni ne şirket kurulmuş?”, “kim ne yapmış?” ona gidiyor. Oyundan lojistiğe, iletişimden tarım teknolojilerine, sigortadan sanata pek çok sektörle yakından ilgileniyorum. Düzenli olarak raporları inceliyorum. Oğlum Polat’tan da bu yeni girişimleri takip etmesini, bana anlatmasını istiyorum. Gülman Group’un portföyüne giren onlarca start-up da, benim girişimcilik heyecanımı her gün yeniden ateşliyor.
Bugün gayrimenkul ve yenilenebilir enerjinin yanı sıra faaliyet gösterdiğimiz bir alanda girişim sermayesi. Geleceğini parlak gördüğümüz sektörlerde potansiyel taşıyan şirketlere yatırım yapıyoruz, ortak oluyoruz.
Haberlere göz gezdirenler, Elon Musk’in SpaceX sirketinin uzaya neredeyse her gün nasıl roket gönderip yük taşıdığını ve aynı roketi ziyan etmeyip de dünyaya sapa- saglam indirdiğini izliyordur. Hayran olduğum, kendime idol kabul ettigim bir iş insanı oldu Elon Musk. Start-up ola- rak kurduğu işleri büyütmesi, yeni iş alanları açması, önce hayalini kurup sonra da onları gerçeğe dönüştürmesi beni çok etkiliyor.
Musk’ı sadece hayranı olduğum için değil, başarısına para yatırmış bir iş insanı olduğum için de takip ediyorum. Bugün Musk’ın şirketi SpaceX’in yatırımcıları ara- sındayız Açıkçası gözümü uzaydan alamaz oldum.
Tahtakale’de bir hanın içindeki “portmanto”dan yola çıkan bir Türk şirketi, geleceği şekillendirecek şirketlerin ortakları arasında yer alıyor. Arada yaşananlara, bugüne nasıl geldiğimize bir sonraki yazımda değineceğim.