İLK GAYRİMENKUL YATIRIMIN MESCİT ÇIKARSA…
KEMAL GÜLMAN
Geçen hafta 70 yıllık geçmişi olan Gülman Group’un temellerini Tahtakale’de bir hanın portmantodan bozma, küçücük bir odasında kurduğumu anlatmıştım. Matbaa malzemeleriyle başlayan dış ticaret maceramda liste çok uzun. Şöyle söyleyebilirim ki yok yok… Kâğıttan kimyasal ürünlere, ayakkabıdan plastik malzemelere, takım tezgahlarından mutfak, banyo levazimatına, balasttan benzin pompasına… Alınıp satılabilecek, ticaretin, sanayiinin ihtiyacı olan, yurtdışından gelebilecek ne varsa, her sey… “Kim getirir bunu, Kemal getirir” diyen herkes, Tahtakale’den önce Cağaloğlu’na, sonra Tepebaşı’na taşıdığım yazıhaneme bir uğruyor. Gümrük mevzuatını kendi başıma hatmettigimi, yarım kalan ortaokul tahsilimden kalma Fransızcamı kursa gitmeden, ders almadan ilerlettiğimi; üzerine kendi merakımla İtalyancayı koyduğumu, bunlara ilave olarak ana dilim olan İspanyolca, İbranice ve Türkçe ile bildigim her dilde ticaret yaptığımı söylesem, 70 yılın en az 45 yılının nasıl bir mesaiyle geçtiğini zannederim anlatabilmiş olurum.
HERKES KÖRDÜ ŞAŞI OLAN PARA KAZANIYORDU
1952 yılında dış ticarete başlayıp, sonrasında hızla yol almış olmamı ben tüm açık yürekliliğimle şöyle ifade ediyorum: Herkes kördü, şaşı olan para kazanıyordu. Herhalde o dönemi anlatan en güzel cümle bu olmalı. Öyle bir dönem ki dış ticareti, Ankara’daki bürokratlar da bizi izleyerek öğreniyordu. Mevzuat var ama pratik çok sınırlı Herkes birbirinden öğreniyor. Tahmin ediyorum ki ithalatta bu kadar hızlı olmakla, memleketimin bürokrasisine, vergi idaresine büyük katkım oldu. Nihayetinde piyasanın ihtiyacı neyse onu getiriyordum.
Mevzuattaki eksiklik bizi zorluyordu ama Ankara’ya gidip bunu anlatacağımız, bu işi bilen uzman bulmak bile meseleydi. Ancak deneye yanıla… Sanayici ile el ele verip, belki o mal değilse de ona yakın olan malı üretip, piyasadaki gerekliliğini ispatladığımızda Ankara diyordu ki “Evet bu mal bir ihtiyaç, bu malın ithalatına izin verirsek devlet olarak kaza- nınız…” Bir işi ilk yapan kaza- nıyordu, devlet de peşinden daha çok kazanıyordu. Benim içinse tek bir kaide vardı; kö- pügünü aldıktan sonra, vakit kaybetmeden, yeni hedeflere yöneliyor, yeni işleri deniyor- dum. Ticarette edindiğim en iyi düstur bu oldu.
KEMAL GÜLMAN İŞ’TEN HİKAYELER
TECRÜBELERIM, TAVSİYELERİM KİTABI
İş hayatımın akışını değiştiren Kont Dario Sibaldi ile teknedeyiz.

KONT SİBALDİ SAYESİNDE BODRUM’U KEŞFETTİM
70 yıllık tarihimizde en büyük iş hacmini yarattığımız alan gayrimenkul oldu. Bilhassa Italyan dostum ve ortağım Kont Sibaldi’nin teşvikiyle 1980’li yılların başından itibaren Bodrum’da edindiğim arsalar üzerinde kat karşılığı sistemiyle yapılan projeler, bizim için hem prestij hem kazanç vesilesi oldu. Ama oraya gelene kadar ne yollardan geçtik. Hiçbir iş insanı yoktur ki işleri dümdüz çizgide ilerlesin. Tam oldum. diyen, her an yarıda kalma- ya adaydır. Bazen kolaycılık, bazen acelecilik, bazen de tecrübesizlik nedeniyle insan zarar eder. Önemli olan, hata- dan öğrenmek ve aynı hatayı tekrarlamamaktır.
ALLAH’TAN BAŞLADIĞI GİBİ DEVAM ETMEDİ!
Hani derler ya nasıl başlarsa öyle gider; iyi ki bende gayrimenkul işi öyle olmadı. Zira benim ilk aldığım gayrimenkul tam bir hüsranla sonuçlandı. Ticarete ilk atıldığım yıllarda, bir telaş, elimde avucumda ne varsa verip, bir mülk sahibi olmaya karar verdim. Bir emlakçı Şişhane tarafında bana bir yer sattı. Göz ucuyla gördüm, üzerinde eskice bir, ben diyeyim ev, siz deyin kulübe. Muhiti tam istediğim yer deyip anlaştım, pa- rayı da hemen verdim. Ertesi gün bir heves adrese gittim. bir tuhaflık var ama çözemiyorum. Meğer bana satılan ev değilmiş, düpedüz mescitmiş! Evet bana bir mescit satmışlar. Hani arsayı değerlendi- reyim, üzerindekini yeni bir hale sokayım, bunlar mümkün değil. İlk gayrimenkul yatırımım böylece büyük bir fiyaskoyla sonuçlandı. Ama bana iyi bir ders oldu, iyi tetkik etmeden hiçbir şey almamayı o gün öğrendim.