1986 yılı yazıydı… Gülman Group’un kurucusu Kemal Gülman, Türkiye distribütörü olduğu İtalyan “VIP Casa” banyo bataryaları markasının sahibi Kont Dario Sibaldi’yi Türkiye’ye davet etti:
Her geldiğimde beni çok iyi ağırladınız. Türkiye’de, ülkemde misafirim olmanızı çok isterim.
Kont Sibaldi’den şu yanıt geldi:
– Birlikte Güney’e inersek gelirim. Bilhassa Bodrum’u görmek isterim.
Kemal Gülman, Kont Dario Sibaldi’nin Bodrum’a ilgisine şaşırdı:
– Bodrum’un adını, harita- daki yerini biliyorum. Ancak, Bodrum tutkum da yok. Kont Sibaldi, İstanbul’a gel- di, beklentisini dile getirdi:
– Kemal, beni bir tekneye bindir. Rotaya mutlaka Bodrum’un koylarını da koy…
İki tekne kiralandı, birin- de Sibaldi Ailesi, diğerinde Gülman Ailesi mavi tura çıkıldı… Sibaldi ve Gülman, gündüzleri hep yan yanaydı. Koyları dolaşırlarken Kont Sibaldi sürekli elindeki haritada tek tek gördükleri yerleri işaretledi.
En büyük merakının Akdeniz havzasındaki turizm potansiyeli bulunan yerler olduğunu belirtti:
-Kendime göre bir puanlama sistemim, kriterlerim var. Akdeniz çanağındaki yerleri inceliyorum. Bulabildiğim kadar bilgi buluyorum. Benim için adeta bir hobi bu.
Gülman, misafirini dinlerken şöyle düşündü:
– Buralara kadar çıkıp geldiğine göre gözüne kestirdiği yerlerden arsa alacak. Konuğu haritada epey işaretleme yaptıktan sonra Gülman’a döndü:
– Kemal, sen iyi adamsın. Az çok paran da var. Sen bu Bodrum Yarımadasından ne kadar toprak alabiliyorsan al. Bana ömür boyu duacı olursun. Bak sonra sen de çocukların da bana bir ömür boyu dua edeceksiniz.
Gülman, konuğunun tavsiyelerini dinlerken şaşkındı, aklından şunlar geçti:
– Olacak iş değil. Elin İtalyan’ı gelmiş bana yatırım tavsiyesinde bulunuyor. Hem de Bodrum’dan. Hani Antalya gibi popüler bir yerden olsa anlayacağım.
Kont Sibaldi, İtalya’ya dönerken işaretlediği Bodrum haritasını Gülman’a bıraktı. Gülman, haritayı titizlikle inceledi, Bodrum’da ilk arsa alımını 1986 yılı Kasım ayında yaptı:

Kont Sibaldi, Türkiye’nin gelişmekte olduğunun altını çizdi:
– Sizin insanınız da bizim İtalyanlar gibi rahatlarına çok düşkün insanlar. Denizi seviyorlar. Buralar çok rağbet görecek. Pişman olmazsın.
– Sanmayın ki gittim, gördüm, öyle aldım. Gündoğan’ın Buruncuk mevkiindeki arsayı görmeden satın aldım.
Ardından Bodrum’da tanıdık aramaya başladı. İzmir’e havayoluyla gidip araba kiraladı, Bodrum’da dolaşmaya başladı. Bodrum’da en iyi anlaşabileceği, kendisini doğru yönlendirecek emlakçı ile tanıştı:
Ekrem Naci…
Ekrem Naci’nin çalışma tarzı aklına yattı:
– Ekrem Naci, işin ayarını iyi tutturmuş. Alan da satan da memnun oluyor.
Kemal Gülman, bu öyküyü “İş’ten Hikayeler, Tecrübelerim, Tavsiyelerim” adlı anı kitabında anlatıp ekledi:
– Bugün Türkbükü, Torba, Yalıkavak yani Bodrum’daki birçok yerde Gülman imzalı konut-villa projesinin temeli işte bir İtalyan Kont’un fısıldadığı tavsiyeye kulak vermem ve elbette Ekrem Naci’nin maharetiyle atıldı.
Gülman, kitabında bu öyküyü şöyle noktaladı:
– Sahiden Kont Sibaldi’ye duacıyım…
Sonra da Sibaldi ile ilgili şu bilgiyi paylaştı:
– Dostum Sibaldi şimdi ülkesinde ilerleyen yaşında pek çok sağlık sorunu ile boğuşuyor. Ben ise duyduğum her İtalyanca kelimede, Bodrum’da çıktığım her mavi yolculukta onu hatırlıyorum.
1492 yılında İspanya’dan İstanbul’a gelip Osmanlı’ya sığınan Levi Ailesinin 5’inci kuşağının temsilcisi 91 yaşında- ki Kemal Gülman’ın “İş’ten Hikayeler” kitabında ders çıkaracak çok anı var…
Herkes kör, şaşı olan para kazanıyor ‘Basın öldü,
YIL 1958… Yapı Kredi Bankası’nın Galatasaray Lisesi’nin karşı köşesindeki, şimdiki Kültür Sanat binasının inşaatı tamamlanmak üzereydi.
Binada o dönemde ilk olmak üzere aydınlatmada floresan kullanılması planlanmıştı. Floresan, o dönemde Koç Grubu’yla ortaklığı bulunan Siemens’ten alınacaktı.
Floresanların binaya montajı aşamasına gelindiğinde bir eksiklik ortaya çıktı:
-Akımın sağlıklı olmasını sağlayacak, lambanın yüksek akım çekerek bozulmasını önleyecek ‘balast’ denilen parçası yok. Üstelik tarifede olmadığı için ithalatı da mümkün değil.
Bunun üzerine projeyi yürütenlerin aklına Kemal Gülman geldi:
-Bu işi Kemal çözebilir… Gülman, “balast” numunesi bulup inceledi:
-Bir küçük teneke kutu… Numuneyi aldı, Kasımpaşa’nın yolunu tuttu. Tanıdığı mangal yapan ustalara gösterdi. İçi açıldı:
-Bunun içinde bir reaktans bobini, bir de katran var. Üstü de görüyorsun teneke. Teneke bizde var. Katranda var. Sen bize reaktans bobini getir.
Baktı, “reaktans bobini” ithalatı serbestti. O güne kadarki en hızlı ithalat işlemini yaptı: -Mangal üreticisi arkadaşlar “balast”ı üretti, ben Yapı Kredi’ye sattım. Elimin bereketiyle yepyeni bir piyasa doğdu. Floresan kullanımı adeta patladı, “balast” yetiştiremez oldum. Tam herkes memnunken, floresanlar şıkır Şıkır yanarken bir sorun çıktı:
-Ürettirdiğim “balast”ların 12 saat dayandığı, sonrasında bobinin ısındığı, hatta damlattığı anlaşıldı. Yönelen şikayetler üzerine savunmaya geçti:
-Siz bana, “floresanları çalışır hale getir” dediniz. Bende denileni yaptım.Size “balast” verdim, “24 saat çalıştırın” demedim ki. Daha iyisini siz üretin, ben bu kadarını yapabildim.O gün orijinalini getirebilseydik zaten getirirdik.
Kemal Gülman, “balast üretimi” anısına, “İş’ten Hikayeler” kitabında yer verip şu noktanın altını çizdi:
-Benim bulup buluşturduğum 12 saat dayanan “balast” kimine göre büyük bir ihtiyacı karşılamış, hatta çığır açmıştı. Kimine göre de eksik kalmıştı. Ne olursa olsun, bir segment yaratmıştı. Ardından ekledi:
-Zaten bu hareketlilik Ankara’nında dikkatini çekmiş olacak ki bir süre sonra ürünün tamamının ithalatını serbest hale getirdiler. Daha sonraki dönemde Türkiye’de de üretimi gerçekleşti.
Gülman, kitabının bu bölümüne şu saptamasını not düştü:
Herkes kör, şaşı olan para kazanıyor…
bitti’ diyorlar, bitmez efendim
GÜLMAN Group’un kurucusu Kemal Gülman, “İş’ten Hikayeler” kitabının bir bölümünü gazete okuma konusuna ayırdı:
■Parayı Toprağa Bağlamak ve Gazete Okumak…
Toplumun ihtiyaçlarını anlamanın bir yolunun da düzenli gazete okumak olduğunu belirtti:
Ben “Toplumun ihtiyacı” diyorum, siz “siyasetin gidişatı”, ekonomideki fırsat ve riskleri olarak da görün. Hayatı boyunca Resmi Gazete’yi takip ettiğini vurguladı:
-Bunun yanısıra her gün muhakkak iki ayrı günlük gazeteyi satır atlamadan tetkik ettim.Bu gazetelerden birini mevcut idareyi destekleyenler arasından seçtim, diğerinin de muhalefetin sesi olmasına bilhassa dikkat ettim.
Değişen iletişim kanalları nedeniyle gazetelere pek rağbet gösterilmediğini gözlemlediğini kaydetti:
-Ama mesele elde tuttuğun kağıt değil, mesele onun içindeki bilgi. Ardından ekledi:
-“Basın öldü, bitti” diyorlar, bitmez efendim…